Ermeni Kızı A.’ya Mektup

Değerli A., Über şöförlüğü yaptığım Lizbonda aracıma bindin. Havadan sudan sohbet ederken, komşu iki ülkenin vatandaşları olduğumuzu fark ettik. Ben aracıma komşumuz olan bir ülkenin vatandaşı bindiği için samimi şekilde mutlu oldum ve Ermeniler ve Türkler arasındaki ortak değerler ve kültürel mirastan bahsetmeye başlamıştım. Örneğin Konyalı olduğumdan, Konya’da eskiden çok sayıda Ermeni yaşadığından, şehrin Hristiyan tarihinde önemli bir merkez olduğundan, Aziz Pavlus’un seyahatleri sırasında Konya’dan iki kere geçtiğinden, şehrin isminin İkonlar şehri anlamına gelen Iconium kelimesinden geldiğini anlatıyordum. Hatta lafımı kesmeseydin şunu da anlatacaktım, büyük dedem rahmetli Derviş Ahmet, Konya’da Şems zaviyesinde türbedarlık yaparken kendisine dua istemeye sadece Müslümanlar gelmiyormuş, mahalledeki Ermeniler de kendisinden dua isteyip, üstünde dua yazılı tastan su içiyorlarmış. Gerçekten de Ermeniler ve Türkler arasında ne kadar çok ortak tarihi miras, kültür ve tarihe dayanan dostluk bağları var.

İşte tam ben bunları sana anlatıyorken birden bire, damdan düşer gibi bana suçlayıcı ve nahoş bir edayla neden 1915’te Ermenilere soykırım yaptınız diye bir soru sordun. Bir über şöförü ve yolcusu arasında 1915 olaylarını tartışmak anlamsız diye sana bu soruyu tarihçilere sormanı öneririm, ben bir Über şoförüyüm dedim. Israrlı şekilde sorduğun için sana bu cevabı yazmayı uygun gördüm.

Öncelikle bana sorarsan bir Über şoförüne Türk olduğunu öğrendiğin için böyle bir soru sormak son derece çocukça bir reflekstir. O zaman sence şöyle mi yapmalıyız? Milliyetlere dayalı bir listemiz mi olsun cebimizde? Bindiğimiz taksi şöförü Yunan çıkarsa, İzmir’i niye işgal ettiniz, Moğol çıkarsa, Cengiz Han dünya nüfusunun %11’ini neden öldürdü, Rus çıkarsa, Kırımı neden aldınız, Mısırlı çıkarsa, Kavalalı Ali Paşa neden Osmanlıya saldırdı gibi sorular mı sormalıyız?

Bilimler insanlığı ilerletmek, geliştirmek ve toplumlar arasında ilişki geliştirmek için yapılmaktadır. İnsanları birbirine düşman etmek, tarihten hınç üretmek, insanları provoke etmek veya ırkçı terör akımlarını körüklemek için değil. Tarih bilimi de tıpkı böyledir. Bir asırdan evvel yaşanmış bir hadise ile ilgili güncel okumalar yapmaya çalışman insanlık adına çok tehlikelidir hatta utanç vericidir.

Anlaşılan bu tür okumalar sonucunda daha 50 yıl bile geçmeden bu yolculuğu yaptığımız Lizbon’da terör örgütü ASALA tarafından, Türkiye Büyükelçiliği çalışanlarına karşı yapılan silahlı saldırılardan haberin yok. Bu saldırılarda Türk Maslahatgüzarının eşi ile daha çocuk yaştaki oğlunun öldürüldüğünden de haberin yok.

Hatta şehrimizde büyük bir vakfın kurucusu olan Calouste Gulbenkian’ın da yaşadığı dönemde bu tür söylemler içerisinde bulunarak Türk düşmanlığı yapan Ermenilerden uzaklaştığı ve onlarla arasına mesafe koyduğundan, bu yüzden kimi Ermeni çevreler tarafından günümüzde dahi çok sevilmediğinden de haberin yok. Bunu okuduğun tek taraflı kaynaklar sana anlatmıyor olabilir. Ancak bir gün vakit bulup da Gülbenkiyan Müzesini ziyaret edersen, müzede yurt dışında sergilenen en büyük Türk çinisi koleksiyonunun bulunduğunu göreceksin. Gülbenkiyan bu çinileri Londra’da ve Paris’te açık artırmalardan satın alarak kaybolup gitmelerine mani olmuş ve doğduğu toprakların sanat zevkine duyduğu büyük saygının bir göstergesi olarak Osmanlı eserlerine koleksiyonunda büyük yer vermiştir.

1915 olaylarına gelecek olursak, bu yıllar dünya tarihinin en büyük savaşının yaşandığı yıllardır. Bu savaşta her milletten yüzbinlerce insan ölmüştür. Bu savaşlarda ölen Türk, Ermeni, Alman, Arap, İngiliz her kim olursa bizim için üzüntü vericidir. Nitekim Türk milleti olarak biz bu ruhla Çanakkalede bizi öldürmeye gelen İngiliz ordusunun kayıplarını anmak için de anma törenleri düzenleriz. Hatta İngiliz ordusunun önemli bölümünü oluşturan Anzaklarla bu savaşın acıları üzerinden gelişen bir dostluk bulunmaktadır. Birçok Anzak Çanakkale savaşının yıl dönümünde Çanakkaleye gelerek savaşın acılarını Türklerle birlikte anmaktadır.

1915’te Anadolu’da çok sayıda Ermeni yaşamını yitirdi. Bundan hiç kimsenin şüphesi yok. Bana anlattığına göre Ermenistan’da 1915 olaylarında bir yakınını kaybetmemiş hiç kimse yok diyorsun. Bunun doğru olduğuna eminim. Ancak Türkiyede de büyük dedesi 1. Dünya savaşında şehit olmamış hiç kimse yok. Yani bu Ermenistan’a özel bir durum değil. Sivil ölümler oldu dersen eğer, gene aynı durum söz konusu. Çünkü birinci dünya savaşının yaşandığı bu yıllarda Türk tarafından da Taşnak Çetelerinin gerçekleştirdiği saldırılar sonrasında çok sayıda sivil hayatını kaybetmiştir. Bizlere düşen ölenleri saymak veya yarıştırmak değil tarihin yarattığı ortak dramlar üzerinden birleşmektir.

Bana diyorsun ki, halklar zaten birbirini seviyor. Politikler savaş çıkarıyor. Buna bile katılamıyorum. Bence tam tersi oluyor. Ne zaman Ermeni devlet adamları Türkiye ile yakınlaşmak istese fanatik Ermeniler veya Türkler devlet adamları üzerinde baskı kurarak kini beslemeye devam ediyorlar. Ve bu kısır döngü böyle devam edip gidiyor.

Türkiye ve Ermenistan iki komşu ülkedir. Türkçede bir atasözü der ki, komşu komşunun külüne muhtaçtır. Madem ki ülkelerimizi sırtımıza alıp başka yere taşıyamıyoruz, nitekim buna gerek de yoktur birlikte huzur içinde yaşamayı öğrenmek zorundayız.

Bana diyorsun ki Türkiyede yaşayan Ermenilerin isimleri değiştirilmiştir. Dinleri değiştirilmiştir. Böyle bir şey doğru değil. Türkiyede Ermeni ismiyle yaşayan ve kendi dinini yaşayan birçok insan bulunmaktadır. Hatta bunlardan bazıları meşhur olmalarına rağmen, Ermeni isimlerini değiştirme gereği görmemiştir ve Türk halkı da onları Ermeni isimleri ile benimsemiş bağrına basmıştır. Bu sanatçılardan bir tanesi olan Hayko Cepkin örneğin kendine has müzik uslubunun yanında zaman zaman Türk tasavvufuna ait ezgileri de muhteşem şekilde seslendirmektedir. Ancak bu gibi jestleri Türklerin baskısından korktuğu için değil, Türk milleti ile arasında kuvvetli ve samimi muhabbet bağları olduğu için yapmaktadır.

Türkiyeye hiç gelmemişsin. Seni en kısa sürede Türkiyeye, atalarının yüz yıllarca yaşadığı topraklara ziyarete gelmeye davet ediyorum. Ancak bu seyahate çıkmadan önce, bütün travmalarını, ön yargılarını, önceden bildiğin veya sana öğretilen propagandaları, evde kimsenin bulamayacağı bir kilere kilitlemeyi unutma. Cüzdanına ise Anadolu ozanı Yunus Emre’nin şu sözünü yazarak koy: Yaradılanı severiz yaratandan ötürü.

Saygılarımla

You may also like...