Usturlap kelimesinin etimolojisi
Etimoloji ile ilgilenen insanların baş belası olan bazı kelimeler vardır. Bu kelimeler yakın anlama gelen başka bir kelimeye benzeştikleri için etimologların kafalarını oldukça karıştırdıkları gibi birçok zaman da yanlış çıkarımlar yapmalarına neden olurlar. Sufi ile Sofi kelimeleri bu duruma örnek olarak verilebilir. Fonetik olarak benzeyen kelimeler sık sık birbiri ile karıştırılmış olsalar da birisi doğu diğeri batı kökenlidir.
Tarihte bazı dönemlerde ise bazı kelimelerin etimolojileri kasıtlı olarak değiştirildikleri de olmuştur. Piri Reis’in dünya haritasında bahsettiği ve Kristof Kolomb’un filosu ile Amerikaya gidip geldiğinden bahsettiği İspanyol bir esirden duyduğu Okyanus kelimesi buna örnek olarak verilebilir. İspanyollar muhtemel kilise korkusundan dolayı Okyanus kelimesinin pagan kökenli olduğunu reddederek, yumurta şeklinde olmasından ötürü Ovo Sano(Sağlıklı yumurta) manasına geldiğini savunuyorlardı.
İşte bu örneklere benzer başka bir kelime de usturlaptır. Kahir ekseriyetle Yunancadan geldiği düşünülen usturlap kelimesinin etimolojisi net değildir. Dahası ise önerilen etimoloji ile aletin pek de bir ilgisi olduğu söylenemez. Usturlabın Yunanlar tarafından icat edildiğine dair hiçbir tarihi veri bulunmuyor olmasına rağmen, Usturlap kelimesinin etimolojik kökeninin Yunancadaki Astro- Labon kelimelerine dayandırılmış olması tarihçileri bu büyük buluşun Yunan coğrafyacıların icat etmiş olduğunu var saymaya itmiştir.

Şekil Usutlabı icat ettiği düşünülen Antik Yunan Coğrafyacı Hiparkos
Harezminin hatalı çıkarımı
Bir kelimenin tam doğru kökeninin bulunması o kavramı, kelimeyi üreten medeniyeti gösteren net bir delildir. Nitekim medeniyetler bu kavramları birbirinden alırken bazen tam olarak anlayamadıkları için çevirmek yerine orijinal dildeki halini kullanmışlardır. İddia o ki, Batlamyus, Eratosten ve Hipparkos gibi antik Yunan coğrafyacılardan bir tanesi usturlabı icat etmiştir ancak bunun delilleri günümüze ulaşmamıştır. Bu kelime varsayıma göre antik Yunancadaki astro(yıldız)+ labon(yakalamak) kelimelerinden gelmektedir. Bu iddianın sahibi büyük islam coğrafyacısı Harezmi’dir. Ancak Harezmi tam olarak böyle anlatmıyor. Harezmi astro kelimesinin asternumya(astronomi) kelimesinin başındaki aster(yıldız) olduğunu labon kelimesinin ise ayna anlamına geldiğini söylüyor.(astrolabon: yıldız aynası) Bu nedenle Harezmi usturlap kelimesinin Müslümanlar arasında yanlış okunduğunun, doğrusunun asterlab olması gerektiğini savunuyor. (Mefâtîḥu’l-ʿulûm, s. 253)
Bu anlatıda meselenin karışıklığını bize anlatan çok önemli ipuçları var. Harezmi’nin bu anlatımları aldığı eser Batlamyus’un Planispharae adlı eseri. Bu eser sanıldığı gibi usturlap hakkında değildir. Bu eser küresel problemlerin düzlemsel olarak nasıl çözüldüğünü anlatan ve temel olarak iz düşümün ne olduğunu anlatan bir eserdir. İşte Harezmi’nin aynası burda devreye giriyor. Çünkü Yunanlar izdüşüm aracı olarak aynayı akıl etmişlerdi. Yere bir ayna koyarak gök küre üzerindeki yıldızları düz bir yüzey üzerinde çizmek ve gökyüzünü düz yüzeyler üzerinde haritalandırmak kolay hale geliyordu. Meseleyi ayna cihetinden düşündüğünüzde Yunanların Astro-Labon’u usturlap değil yıldızların adeta fotoğrafını çeken, onları düzlemde gösteren bir aynadır. Bu nedenle yıldızları yakalayarak yüzeyin içine hapsetmektedir. Bu durumu destekleyen çok güçlü bir delil var. Yunanların yapmış oldukları yıldız haritaları aynalanmış şekildedir. Bu nedenle kafanızı kaldırıp gökyüzüne baktığınızda o görüntünün tam simetriğini görürsünüz.
Malzeme bilimi ve çizim tekniği açısından imkansızlık
Yunanların astro+ labon aynasının usturlap olmadığının net kanıtlarından birisi ise Yunanların dönemindeki çizim tekniklerinin ve alet edevatın halen usturlap yapabilecek kadar gelişmemiş olmasıdır. Eratosten’in dünyanın yuvarlak olduğunu keşfettiği ve daha sonrasında dünyanın yarı çapını hesapladığı deneyi duymuşsunuzdur. Bu deneyde Eratosten’in kullandığı ölçü aleti usturlap değil gnomdur. Gnom denilen şeyin, güneş saatlerinde dikilen çubuk olarak düşünebilirsiniz.
Peki Yunanlar neden usturlap yapamıyorlardı? Çünkü mutasattıh(planisferik ya da düzlem) usturlap yapabilmek için oldukça karmaşık iz düşümler almak icab eder, bunun için de bolca kağıda ihtiyaç duyarsınız. Üstelik izdüşüm almak bile daha yeni bulunmuş iken bunun çok daha ileriki bir safhası olan usturlaba geçmek için önce bu düşüncenin pekişmesi gerekir.

Şekil 2Usturlabın yapım aşamasında alınan karmaşık iz düşümlerden birini gösterir çizim(İ.Aybek)
Mısırda kısıtlı ebatlarda ve kısıtlı miktarlarda üretilen papirüs kağıdına yapılan çizimlerde Oklit veya Pisagor’un dik üçgen bağlantıları veya Thales’in benzer üçgenleri üzerine teoremler ortaya atmak mümkün olmuştur. Ancak işin içerisine tasar geometri girdiği zaman çizim yapılacak olan sayfanın boyutları değişmektedir. Daha büyük cetveller, daha büyük masalar ve daha büyük kâğıtlar gerekmektedir. Geometrinin bu boyuta ilerlemesi ancak İslam dininin, kâğıt kullanımının yaygın olduğu Orta Asya’ya yani Türkistan’a ulaşması ile mümkün olacaktır.
Etimolojik tutarsızlık
Yunanca’daki astro kelimesi esasında Yunan medeniyetinin ürettiği bir kelime de değildir. Kökeninin sankskritçe STR köküne dayandığı söylenir. Zannım ise bu kelimenin yıldızlarla fazlaca uğraşmış Sümerlere dayandığıdır. Aynı kelimenin Farsçada Sitare(ستاره) olarak olduğunu biliyoruz. Nadiren de olsa Arapçada da bu kelime kullanılır. Araplar düzlem usturlaba “usturlabı mutasattıh” demişlerdir. Eğer Araplar usturlap kelimesini orijinal olarak Yunancadan almış olsalardı “planisferik” kelimesini de mutasattıh olarak çevirmek yerine “bilani isfarika” gibi Arapçalaştırılmış bir halini kullanırlardı. Ya da tam tersini yaparlardı, yani astro kelimesinin yıldız demek olduğunu bildiklerinden onu tercüme ederler ve usturlap aletine necm ile başlayan başka bir isim bulurlardı.
Öbür taraftan gene konu ile ilgili en önemli delillerden birisi Sitare(ستاره) kelimesi Arap alfabesindeki Ta(ت) harfi ile yazılırken, usturlap kelimesinin bu harfle değil (إسطرلاب) Tı(ط) harfi ile yazılmış olmasıdır. Arapçada farklı harflerle yazılan kelimeler, sesleri benzese de aynı kökten geliyor olamazlar. Bu etimolojinin en önemli kurallarından birisidir.
Çalışma Prensibini Tarif
Araplar icat ettikleri birçok alete çalışma prensibine göre isim vermiştir. Bir aletin tanınabilmesi için çalışma prensibinin doğru anlaşılması esas olmuştur. Arapçada ki سطر kökü Türkçede rastladığımız satır kelimesinin kökü ile aynıdır. Bu kelime temel anlamda hizalama, eşit seviyeye getirme, teraziye getirme anlamına gelir. İnşaatçılar betonu düzeltmek, teraziye getirmek için yaptıkları işleme mastar çekmek derler. Aynı şekilde ustura ve ya satır olarak bilinen jilet şeklindeki bıçaklar da gene cetvel gibi düz oldukları için bu ismi alırlar.
Aynı kökten türeyen mastara(مسطر) cetvel demektir. Anlamı düzeltilmiş olan, teraziye getirilmiş olan demektir. Aynı şekilde Mastara kelimesinin sözlükte bulunan eş anlamlısı “idade” kelimesidir. İdade usturlap aletinin arka yüzünde bulunan cetvele verilen isimdir.
Usturlapların icadından önce irtifa ölçümü için farklı yöntemler izlenmektedir. Bunlardan bir tanesi bir tür cetvelle yapılmaktadır. Bu cetvel bir pergel gibi(ve de ustura gibi) iki ayaklıdır. Bu ayaklardan birisi açısı bilinen bir referans noktasına(mesela ufka veya kutup noktasına) hedeflenir, ikincisi ise ölçülmek istenen gök cismine yöneltilir. Bu şelkilde bu cismin irtifası tespit edilmiş olur.

Şekil 3 Takuyiddin Rasathanesi Minyatüründe görülen irtifa ölçme cetveli
Bu aletin kullanılmasında yaşanan temel sorun teraziye getirme sorunudur. Yani alet ölçüm esnasında kayarsa, irtifa hatalı tespit edilir. Bu sorunun çözülebilmesi için çekül gibi daima terazide duran bir alete ihtiyaç vardır. İşte Usturlap aleti bu sorunun çözümü için bulunmuştur. Halkaya asılan cetvel yuvarlak bir umm içerisine oturtulduğundan daimi olarak terazide durmaktadır, bu nedenle sürekli irtifayı doğru ölçmeyi temin etmektedir.

Şekil 4Usturlap ile alidadeyi teraziye getirme işlemi(Takuyiddin Minyatürü)
Özetle usturlap kelimesinin “ustur-“ kısmı, Tı(ط) harfinin işaret ettiği gibi yıldız(astro) ile ilgili değil hizalama ile ilgilidir. Nitekim usturlap ile sadece yıldızlarla ilgili işlemler yapılmaz. Bir dağın, bir yapının, güneşin veya ufkun irtifası da ölçülür. Yıldızlar usturlabın fonksiyonları içerisinde sadece bir kısmıdır. Hatta yıldızların haritasını bulunduran şebeke usturlabın esas parçası değildir. Şebekesi bulunmayan usturlaplar vardır, bunlara denizci usturlabı denmektedir.
Ancak hepsinde ayırt edici olan uygulama, aletin teraziye getirmesidir. Bu teraziye getirme işlevi usturlapta zikredilen halka parçası sayesinde olmaktadır. Halka parçası usturlabın olmazsa olmaz parçasıdır. Halkasız bir usturlap, diğer bütün parçaları doğru yapılmış olsa da çalışmaz. Halkasız olarak kullanılan ve genellikle usturlaba benzetilen aletlerin nokturlap, ay takvimi gibi başka isimleri vardır. Dolayısı ile usturlabı diğer aletlerden ayıran temel özellik usturlabın çalışması için halka yardımı ile teraziye getiriliyor olmasıdır.
Aynı şekilde, usturlabın diğer parçalarının isimlerine bakıldığında umm, alidade, feres ve sahife(masike veya levha), parça isimlerinin tamamının Arapça olduğunu görmekteyiz. Aletin isminin Yunancadan gelmiş olması durumunda parçalarının da en azından bazılarının Yunanca isminin olmasını beklemek kaçınılmaz olacaktır.
Ustur- kelimesinin yıldızlarla değil terazi ile ilgisi olduğunun nihai net delillerinden birisi ise usturlabi rubu tahtasıdır. Usturlabi rubu tahtaları yalnızca gündüz güneşi ölçmek için tasarlandıkları için şebekeleri yoktur. Ve diğer rubu tahtalarından onları ayıran özellik, bir çeküllerinin bulunmasıdır. Yani çekül yardımı ile teraziye getiriliyor olmalarıdır.
Lab Kelimesinin kökü
Lab kısmının ne anlama geldiği ile ilgili iki tane teori var. Bu teorilerden birisi ömrünün büyük kısmını bu aletlerle geçirmiş olan büyük bilim tarihçi Fuat Sezgin’e ait. Fuat Sezgin Lab isminde bir gök bilimci olduğundan bahsetmektedir. Usturlabın Labon kökü onu da tatmin etmemiş olacak ki, Lab isimli kişinin usturlap ile bir ilgisi olduğunu düşünmüştür. Eğer bu kişi usturlabı icat etmiş ise kelime Lab’ın İrtifa Ölçme Cetveli anlamına gelmiş olur.
Fuat Sezgin’in bu görüşü ilgimi fazlaca çekmiş olsa da, usturlap aletinin tam tarifi için çalışma prensibinin yanına altında yatan felsefenin de eklenmesi gerektiğini düşündüğüm için lab kısmına başka bir açıklama aradığımda beni ilginç sonuçlara ulaştırdığını söyleyebilirim. İşte lüb(اللب) kelimesi tam da burada karşımıza çıkmaktadır. Bu kelime tasavvuf kaynaklarında “kuruntu ve hayal kabuğundan arınmış ve kutsal nurla aydınlanmış akıl” anlamına gelmektedir. Akıl tüm tasavvuf kaynaklarında su ile ilişkilidir. Su ise tabiatı itibarı ile dört unsur içinde teraziye gelen tek unsurdur . Lüb kelimesi su anlamına gelen ve doğal bir terazi olan “Al Ab: Lab” kelimesi ile ilişkilidir. Su öz demektir. Öz us demektir. Us akıl demektir. Akıl ve su aynı şeydir. Bu insanlığın en başından beri insanoğlunun aklı algılama biçimidir. İnsanın özü insanın ruhu suyla ilişkilidir. Ruhumuz aklımızdan, bilincimizden, benliğimizden oluşur.
Usturlabın temel sağladığı pratik, gözle görünmeyen şeyleri bize akılla(us ile, su ile) göstermesidir. Akılla görmek, İslam aydınlanmasının temel dinamiklerinden birisi olmuştur. Ancak aklın görebilmesi için tarifteki gibi arınmış ve kutsal nur ile aydınlanmış olması gerekir. Nitekim Hz. Mevlana Mesnevi eserinde “arif Allah’ın usturlabıdır” demiştir. Tıpkı insanın yeryüzünde Allah’ın nurunun gölgesi olması gibi usturlap da gölge(iz düşüm) prensibi ile çalışmaktadır. Bu nedenle insan aklı ile usturlap arasında güçlü bir bağ vardır. Usturlap adeta akılla yapılması gereken matematiksel hesapları kendiliğinden(problemi geometriye çözdürme yoluyla) yapmaktadır. Bu da mutlak akıl olarak algılanan Allah’ın, yani bir anlamda semanın gölgesinin iz düşümü olmasından kaynaklanır.
Özetle ben usturlap kelimesi için “us cetveli” tarifinin usturlap aletinin hem çalışma prensibini hem de felsefesini anlatan tam bir tarif olduğunu düşünüyorum.
Cebinde Usturlapla dolaşan Aristo hayali
Harezminin çıkarımını okuyan Müslümanlar Yunanların da kendileri gibi usturlaplar yaptığını hayal etmiş ve kitaplarda Yunan düşünürleri ellerinde usturlaplarla resmetmişlerdir. Bu bilgi Avrupaya Müslümanların kitaplarıyla birlikte aktarılmış ve bu tarihten itibaren Avrupa’da basılan kitaplarda da Usturlap bir Yunan icadı olarak kayda geçmiştir. Bu tarif modern tarih yazımında 800 senelik islam bilimini görmezden gelerek bilimsel gelişimi Yunanlardan sonra doğrudan Avrupa’ya bağlayan Avrupa Merkeziyetçi tarih anlatımına da oldukça uygun olduğu için nadiren sorgulanmıştır.

Şekil 5 Aristo Öğrencileri ile usturlap dersi yapıyor
Bütün bunları anlatırken Antik yunanların usturlabın icadını hazırlayan süreçlerini göz ardı etmek büyük bir haksızlık olacaktır. Antik Yunanlar, gökyüzünü haritalandırmıştır. Aynayı kullanarak iz düşüm almayı ve bunun hesaplarda sağladığı kolaylığı fark etmişlerdir. İzdüşümün nasıl alınabileceği ile ilgili geometrik esasları belirlemişlerdir. Aynı zamanda sinüs kadranı gibi hesap tahtaları ile oran orantı, benzer üçgen hesapları yapmış olduklarını biliyoruz. Yine farklı yöntemlerle(gnom, çubuk dikme veya yakup çubuğu gibi aletlerle) irtifa ölçmeyi bildiklerini biliyoruz. Ancak bu tekniklerin tamamı usturlap öncesi teknikler olarak sınıflandırılması gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü usturlabın sağladığı işlem pratiği tüm bu konulardan aşkındır. Bu bilgiler ışığında usturlabın tam olarak bir İslam Medeniyeti icadı olduğu görülmektedir. Özellikle de usturlap alanında en erken eserlerin Türkistan’da ortaya çıkmış olması bu aletin Türk icadı olduğu tezini daha da güçlendirir.
Sonuç olarak usturlaplarla 7 senesini geçirmiş birisi olarak bu aletin onlarca fonksiyonunu inceledim, usturlaplar tasarladım. Bu aletin düşüncesini, öğretisini hem teorik hem de pratik anlamda uygulama imkanı buldum. Astro- Labon yıldız yakalar olarak sunulan etimolojik köken hiçbir zaman beni tatmin etmedi. Bu aletin yıldızları yakalamadığı konusunda kesin bir kanıya vardım. Ancak Arapçadaki teraziye getirme, hizalama anlamındaki سطر kökü beni usturlap kelimesine yöneltti ve aleti bu şekilde daha iyi tarif ettiğini anlamama yardımcı oldu. Bu veriler ışığında usturlap kelimesinin etimolojik olarak Arapça olduğunu düşünüyorum. Bu kelimenin isminin Harezmi tarafından başka bir alet olan ve iz düşüm almaya yarayan bir bilim aleti olan astro-labon aynası ile karıştırıldığı için günümüze kadar Yunan icadı sanılarak ulaştığı kanaatindeyim.
Son yorumlar